Anne Babaya Mektup

Sevgili Anne, Baba, çocuğunuz okula başladı, ne büyük mutluluk! Artık uyurken büyülü sözcükleri sadece siz fısıldamayacaksınız onların kulaklarına. Onlar da sizlerle paylaşacak en güzel hikâyelerini ve fısıldama sırası onlara geçecek artık kulaklarınıza sihirli sözcükleri.

İlköğretimin en meşakkatli sınıfıdır birinci sınıf. Çocuk yeni sosyal hayatına ve yeni bilişsel dünyasına adapte olmaya çalışırken bir de bir takım sembollerden ( yani harflerden :)) anlam çıkarma çabasına girer. Bu, öyle düşünüldüğü gibi kolay bir süreç de değildir. Ne gülünç manzaralara şahit oluruz bu dönem, anılarımızda kahkahalarla yer alacak nice sahneye gebedir birinci sınıf. Bbbıbı, ddddıdı cıccccı ne tuhaf hâllere düşer ne değişik seslerle tanışırız. :)))

Sizlere ilköğretim akıcı okuma alanındaki hatırı sayılır tecrübeme, eğitimine katkı sunduğum, akıcı okumaya geçme sürecine destek olduğum pek çok öğrenci hikâyeme dayanarak söylemeye cesaret bulduğum düşüncelerim var.

Çok bilinenin aksine, okumada hız, doğruluktan sonra gelen bir unsurdur. Okumada asıl önemli olan doğru anlamayı da sağlayacak olan “doğru okuma” becerisidir. Kaldı ki her çocuk aynı hızda öğrenemez ve okuyamaz. Bundandır ki aynı sınıfta olduğu hâlde, birbirlerinden çok farklı hızlarda okuyan çocuklar olduğuna şahit oluruz. Bu durum bizleri, daha da kötüsü çocuklarımızı zaman zaman yersiz endişelere sevk eder.

Maalesef eğitim hayatlarının daha bu ilk yıllarında, ister istemez birbirleriyle mukayese edilen ve yetersizlik hissi ile çok erken tanışan çocuklarım oldu. Onlar parmak izleri kadar eşsiz varlıklar olarak dünyamıza renk katmaya gelmişken biz büyükler hepsinden aynı performansı sergilemelerini, aynı olmalarını bekledik, bekliyoruz. Birbirlerine yetişmeleri için belki gereğinden çok zorladık, zorluyoruz onları. Öyle ya, eğitim sistemimiz kocaman bir yarıştan ibaret ne de olsa! Farklı öğrenme hızları ve stillerine sahip olan, hâli hazırda hâlâ oyun çocuğu olan miniklerimizin akademik kaygıyla daha birinci sınıfta (hatta hiçbir sınıf seviyesinde) tanışmamaları en büyük temennimdir.

Çocuk oyun demektir, çocuk oynayarak öğrenir. Varsın çok hızlı ve çok fazla okuduğu için elması kızarmasın (Böyle bir yarış var sınıflarda, ben de yeni öğrendim. İyi okuyanın elması kızarıyormuş. ) koşup oynamaktan yanakları kızarsın, ne çıkar? Varsın dakikada beklendiği kadar kelime okumasın ama her okuduğunu doğru okusun ve doğru anlasın hatta bir de yorumlasın!

Sayılar günümüzün en büyük yalancılarıdır. Onlara asla kaç kitap okudun diye sormayın! Okudukları kelime sayısına çok da takılmayın. Unutmayın genel kültürümüzü okuduğumuz kitapların sayısı değil; altını çizdiğimiz, üzerine düşündüğümüz satırlar belirler.

Her kitap,bir  yolculuktur. Hiçbir yolculuğa bitirmek üzere başlamazsınız. Ya da başlarsanız yoldaki güzelliklerin farkına varamadan o yolculuktan çıkar gidersiniz. Bir kitabın içinden çabucak çıkıp gitmek, bir gül bahçesinden koşarak geçip tek bir gül koklamamaya benzer.

Okuma serüveninizi sayılar üzerine inşâ etmemenizi diliyor, sizleri ve miniklerimi sonsuz sevgiyle kucaklıyorum.

Bilgehan Öğretmen

2025/OCAK